NÜFUS BÜYÜKLÜĞÜ
Türkiye topraklarında yaşayan Romanların sayısı, tarihsel süreçte üzerinde en çok spekülasyonu yapılan konu olmuştur. Farklı çalışmalarda, günümüzde Türkiye’de 500 bin ile 2.500.000 arasında bir Roman nüfusu olduğu belirtilmektedir. Türkiye’deki Roman nüfusun büyüklüğü Özateşler (2014) ve Roman Çalıştayı Raporu (2009) tarafından 500.000; Arayıcı (2008) tarafından 540.000; Aisa, Andaluz ve Larramona (2017) tarafından 1.900.000; Arus ve Arus (2010) tarafından hazırlanan “Buçuk Belgeseli’nde” ise, bu sayı 2.500.000 olarak verilmektedir. Bu çalışma kapsamında 1831 ve 1906/1907 nüfus sayımlarındaki Kıpti/Çingene nüfusun büyüklüğü ve bu araştırmadan elde edilen toplam doğurganlık hızı ve değişimi esas alınarak matematiksel yöntemlerle yapılan nüfus projeksiyonlarının sonuçlarına göre ise, günümüzde Türkiye’de minimum olarak 1.200.000; maksimum olarak 2.300.000 Romanın yaşadığı tahmin edilmiştir. Bu sayısal büyüklükler, Romanların Türkiye nüfusu içindeki payının yüzde 1,4 ila yüzde 2,7 arasında olduğunu göstermektedir.
COĞRAFİ DAĞILIM
Türkiye’de Roman nüfusun sayısal büyüklüğü gibi tartışılan bir başka konu da Romanların coğrafi olarak nasıl dağıldığına ilişkindir. Bu dağılım genel olarak Romanların konuştukları dil gruplarına göre yapılmaktadır. Konuşulan dil bazında yapılan bu ayrıma göre, Romlar, Romani dilini; Domlar Domari dilini; Lomlar da Lomavren dilini konuşmaktadır. Romlar yani Romani dilini konuşan Romanlar Türkiye’de çoğunluğu oluşturmaktadır (Roman Çalıştay Raporu, 2009).
Arus ve Arus (2010) tarafından hazırlanan Buçuk Belgeseli’nden yola çıkarak araştırma ekibi tarafından hazırlanan ve Şekil 1’de verilen haritada görüldüğü gibi, Romlar daha çok Trakya, İstanbul, Ege ve Batı Akdeniz’de; Lomlar Batı ve Doğu Karadeniz ile Kuzey Doğu Anadolu’da; Domlar ise, daha çok Orta Doğu ve Güney Doğu Anadolu’da yaşamaktadır. Arus ve Arus (2010) tarafından Abdal olarak isimlendiren ancak farklı kaynaklarda Teber, Melikli veya Aşiret olarak da anılan grubun ise, daha çok Akdeniz ve İç Anadolu’da yaşadıkları görülmektedir. Roman olmamakla birlikte Roman gibi yaşayanlar olarak da adlandırılan bu grubu diğer gruplardan ayıran temel unsur kendilerine ait bir dilleri olmamasıdır (Uluslararası Azınlık Hakları Grubu ve Sıfır Ayrımcılık Derneği, 2017). Abdalların Roman olup olmadığı hususu tartışmalara konu olmasına karşın, hem dilsel ve dinsel olarak farklılıklar taşımaları hem de kendilerini Roman olarak isimlendirmemeleri nedenleriyle, Abdallar genel olarak Roman olarak değerlendirilmemektedir (Kolukırık, 2006; 2008; 2009a; 2009b; Marsh, 2008). Romanlar yaşadıkları ülkeler ve bölgelere göre farklı din ve inançları benimsemiş, Romanya’da Hristiyan, Almanya’da Protestan, Türkiye’nin Batı kesiminde Hanefi iç bölgelerde Alevi geleneklerini sürdürmektedir (Şan, 2022). Türkiye’de yerleşik hayatı benimseyen Romanların bir kısmı Alevilik inancını benimsemiş ancak Roman kültür ve mirasını reddetmiştir (Parlıyan, 2020). Romanların inançları araştırma kapsamına girmemekle birlikte Alevilik inancını benimseyen Romanların kendilerini Roman olarak tanımlamaması, Romanların nüfus büyüklüğünün hesaplanmasında ve coğrafi dağılımlarının ortaya konulmasında zorluk yaratan diğer bir unsur olarak görülmektedir.
Şekil 1. Türkiye’de Romanların ve Roman gibi yaşayanların coğrafi dağılımı
Türkiye’de iç göçlerin yoğunluğu düşünüldüğünde, Kolukırık (2008) tarafından teyit edilen bu coğrafi dağılımın zaman içinde değişim göstermesi kaçınılmazdır. Bu nedenle, burada verilen coğrafi dağılımın söz konusu dört grubun geleneksel olarak yaşadığı bölgeler olarak kabul edilmesi gerekmektedir. Roman nüfusa ilişkin bir başka tartışma konusu da, söz konusu dil gruplarının nüfus büyüklüğüne ilişkindir. Bu çalışma kapsamında hazırlanan örneklem çerçevesinin mahalle, ilçe, il ve bölge bazındaki sayısal büyüklükleri temel alındığında, Roman nüfusun yüzde 55’ini Romların; yüzde 25’ini Lomların; yüzde 15’ini Domların; geri kalan yüzde 5’ini ise Roman olmamakla birlikte Roman gibi yaşayanların oluşturduğu tahmin edilmiştir. Romanların çok büyük bir bölümünün Türkiye’nin batısında yaşadığına ilişkin bu bulgular, başka çalışmalardaki bu yönde bulgularla uyum içindedir (Kolukırık, 2008; Koç ve Huntürk ve Üstünel, 2011).